“Başarı ödülü alan firmalarımızı ve temsilcilerini tebrik ediyorum. Türkiye’nin en güçlü sektörleri arasında müteahhitlik geliyor. Ülkemizin büyüklüğüne, uluslararası konumuna yaraşır çizgide bizleri temsil eden sizlerle iftihar ediyoruz.
Koronavirüs salgınıyla beraber, global ekonomideki dengelerin hala yerli yerine oturmadığını görüyoruz. Enflasyonun biraz daha zaman alacağı anlaşılıyor. Birçok bölgede yeni çatışmalarla karşılaşıyoruz. İsrail gerilimi tırmandırıyor. Tüm bunların ülkeleri korumacılığa ve yeni yatırımlar konusunda aşırı ihtiyatlı davranmaya ittiğinin farkındayız. Avrupa’daki birçok ülke büyüme oranlarını düşürmektedir.
Bugüne kadar inşaat sektörünün gelişmesine yönelik her adımımıza ‘israf’ yaftası vuruldu. Müteahhitlik firmalarımızın yurt dışında yazdığı başarı görmezden gelindi. Her alanda yapılan devasa işlerle ilgili tek bir takdir cümlesi kurulmadı. Biraz ekonomi bilseler, inşaat sektörünün ne kadar kritik bir konu olduğunu anlayabilirlerdi. Sadece ülkemizde 6 milyon insan, dolaylı ve doğrudan bu sektörden geçimini sağlıyor. Müteahhitlikte dünyada söz sahibiyiz. Sektördeki başarımız ekonomimizin gücünü gösteriyor.
Sizlerin başarısı, ülkemizin başarısıdır. Yurt dışındaki başarılarınızla sadece ekonomimize değil, ülkemizin itibarına da katkı sağlıyorsunuz. Biz de her meselede sizlerin yanında olmaya gayret gösteriyoruz. Bundan sonra da sizin yanınızda olmaya devam edeceğiz.
Son 22 yılda ekonomiden dış politikaya, geniş bir yelpazede devrim niteliğinde adımlar attık, atmaya devam ediyoruz. Türk dış politikası uzun yıllar içe dönük bir karaktere sahipti. ‘Risk almayalım, kimseyi ürkütmeyelim’ anlayışı, kendi yakın coğrafyasını ilgilendiren meselelerde dahi Türkiye‘yi uzun yıllar ülkeyi tribüne mahkum etti. 2002’den itibaren dış politikamızda köklü bir paradigma değişimine gittik. Komşularımızla ilişkilerimizi farklı mekanizmalarla güçlendirdik.
Afrika açılımından Latin Amerika açılımına, yeniden Asya girişimine kadar yeni köprüler kurduk. Tüm bu açılımların meyvesini her alanda topladık.
2002 yılında ihracatımız 36 milyar dolardı. Biz bunu 7 kat artışla 256 milyar dolara çıkardık. Öyle ki, bugün Türk ürünlerinin girmediği ülke kalmadı. Turizmde 13 milyon turist sayısından 56,7 milyon turist rakamına ulaştık. Ekonomimiz yüzde 5,4 büyüdü. Milli gelirimiz tarihimizde ilk kez 1,1 trilyon doları aştı. Trilyonlarla konuşur olduk. Nereden nereye geldik? Uluslararası yatırımlarda 270 milyar dolar sınırına yaklaştık.
“Anayasanın İlk 4 Maddesiyle İlgili Bizim Açımızdan Herhangi Bir Tartışma Yoktur”
Yeni, sivil bir anayasa milletimize borcumuzdur. Darbe mahsulü anayasanın Türk demokrasisine yakışmadığını hepimiz biliyoruz. Milletimizi yeni, sivil, kuşatıcı anayasa ile buluşturmak istiyoruz. Kırmızı çizgilerimizi de defalarca ifade ettik. Demokratik siyasette düşüncenin ifade edilmesine elbette engel olunamaz. Katılmasak, doğru bulmasak dahi farklı fikirlere müsamaha ile yaklaşmak zorundayız. Bugüne kadar bu çizgiyi korumaya dikkat ettik. Ancak maksimalist söylemlerin, anayasa tartışmalarına katkı sunmak yerine, bilakis ket vuracağını düşünüyoruz. Tekrar altını çizerek söylüyorum; anayasanın ilk 4 maddesiyle ilgili bizim açımızdan herhangi bir tartışma yoktur. Özellikle Cumhur ittifakının böyle bir sıkıntısı, böyle bir derdi de yoktur. Partimizin bu konudaki duruşu, tutumu, yaklaşımı gayet açıktır. Biz mümkün olan en geniş toplumsal mutabakatla yeni anaya sürecini yönetmek ve başarıyla neticelendirmek arzusundayız. Biz milletimizi darbe anayasasından bir an önce kurtarmak, Türkiye’nin önünü açmak istiyoruz. Siyaset kurumunun da yeni anayasa sürecine yapıcı ve mutedil bir anayasa anlayışıyla yaklaşması gerektiğine inanıyoruz.”