İmamoğlu ‘ndan Bakan Tekin’e Sert Yanıt
İBB Başkanı İmamoğlu’ndan Bakan Tekin’e: “Bir Milli Eğitim Bakanı, ‘Adam gibi okul’ der mi? Ülkede hangi okullar adam gibi ya da adam gibi değil?-‘Seni oraya atayanın diplomasına bak önce’ derim, ama o işe girmem.-Pat diye profesör, pat diye rektör oldu! Nasıl oldu?”
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, kreşlerin kapatılmasını isteyen Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in dün kendisiyle ilgili dile getirdiği ‘özürlü’ ifadesine sert sözlerle yanıt verdi. İmamoğlu, “Bir Milli Eğitim Bakanı, ‘adam gibi okul’ der mi? Ülkede hangi okullar adam gibi ya da adam gibi değil? Bir Milli Eğitim Bakanı böyle konuşur mu?” derken, Yusuf Tekin’in nasıl profesör ardından rektörü olduğunu sorarak, “Nasıl oldu biliyor musunuz? Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle. 48 saatliğine kararname yayınlandı, 48 saatliğine! 48 saatliğine kararname yazıldı, kararnamede 48 günlük profesör, rektör olarak atandı. O atandıktan sonra o kararname tekrar iptal edildi.” dedi.
İmamoğlu’nun açıklamalarından öne çıkan satır başlıkları şöyle oldu:
“Allah kahretsin partizanlığı”
“Şehrin evlatlarına yatırım yapıyoruz. ‘Bizi yazılan yazıyla ilgili anlayamadılar, anlamamazlıktan geliyorlar…’ Neyse hakaret cümleleri de kurdular ama hani onlara girmeyeceğim. O bölümü ifade ederken, ben şunu söyleyeyim; bence onlar ne yazdıklarının anlayamıyorlar? Çünkü niyet başka, yazı başka.
Kamu kurumları iyilikte yarışır. Birbirini kıskanmaz. Kamu kurumları birbirinin ayağına basmaz, birbirinin önünü açar.
Cami yaptım, imam vermediler. Okul yaptım, ‘Açılışını yapamazsın’ dediler. Ben bunları gördüm. Karakol yaptım, karakolun açılışını yapmaya gittik, polis yok ortada. Polis yok karakolda. Boş karakolu açtık. Ve bunları gördüm. Bu niye yapılıyor biliyor musunuz? Partizanlık. Allah kahretsin partizanlığı.
Nedir bu? Her gün bir parmak sallayan bir akıl… Halbuki eğitim, bizim geleceğimiz. İmkanlarımız daraltılmasına rağmen, imkanlarımız kısıtlanmasına rağmen, ısrarla bunları yaptık, yapmaya devam edeceğiz. İnşallah kreş açmaya da… Adına kreş demeyin de öyle deyin de böyle deyin de falan da filan da… Ne diyoruz? Çocuk Etkinlik Merkezi… Ya da milletimizin anlayacağı dille kreş. Ya da Yuvamız İstanbul. Adına ne dersen de çocuklarımız burayı seviyor.
“Bir Milli Eğitim Bakanı, ‘adam gibi okul’ der mi?”
Ben, Milli Eğitim Bakanı‘nı davet ettim. ‘Gerekirse bize devretsinler, biz yaparız!’ Siz o kafayla yapamazsınız. Siz bu kafayla yapamazsınız. Açın zaten. Yapın, buyurun gelin, yapın. Gösterelim size. Ben olsam, gelirim bakarım ne yapıyorlar? Buyursun gelsin. Ama ettiği sözlerden sonra gelebilir mi, cesareti var mı; onu bilmem.
Devletin kuralları vardır. Bankada kuralları vardır, belediyede kuralları vardır, maliyede kuralları vardır, bakanlıklarda kuralları vardır… Bunları çiğne; ondan sonra ekonomi düzelsin! Milli Eğitim Bakanı, oradan laf yetiştirsin İmamoğlu’na. Ondan sonra ekonomi düzelsin. Düzelmez kardeşim. İmamoğlu’na laf yetiştir. İmamoğlu’na, efendime söyleyeyim, ‘adam gibi okul!’ Bir Milli Eğitim Bakanı, ‘adam gibi okul’ der mi? Ülkede hangi okullar adam gibi ya da adam gibi değil? Bir Milli Eğitim Bakanı böyle konuşur mu?
” ‘Seni oraya atayanın diplomasına bak önce’ derim, ama o işe girmem”
Benim İstanbul Üniversitesi orada işte. 500 küsur yıllık okul. Mezunlarına buradan selam yolluyorum. Yani mezuniyetime ‘katakulli’ diyor. Biz, katakulliyi kime kullandıklarını biliyoruz 10 yıl kadar önce. 12-13 yıl kadar önce, 14 yıl kadar önce, 15 yıl kadar önce, bu memleketin onurlu subaylarına katakulliyi kim söylüyordu, biliyoruz. Abilerinden bunları öğrenmiş Sayın Bakan. Ama ben bir şey daha anlatayım, kurasızlık adına. Maliye Bakanına da bu gönderme olsun. Bir çevrenize bir bakın. Bakın bir şey söyleyeceğim. Özel konulara girmek istemem ama benim damarıma fazla değiyorlar, dokunuyorlar. Çok benim özel hususuma girdikleri zaman, bu işlere çok girmem. Yani ben de derim sana, ‘Seni oraya atayanın diplomasına bak önce’ derim, ama o işe girmem.
“Pat diye profesör, pat diye rektör oldu! Nasıl oldu?”
Ama şuna girerim mesela: Yusuf Bey, bakan değil mi? Yusuf Bey nasıl profesör oldu? Bu ülkede profesör nasıl olunur, vatandaşlarımız biliyor mu? Beş yıl doçentlik kadrosunda kalmanız gerekir. Peki Yusuf Bey, beş yıl kaldı mı doçentlik kadrosunda? Kalmadı. Nasıl profesör oldu? Beş yıl kalması gerekir. Kalmadı. Peki beş yıl kalmayan Yusuf Bey, sonra profesör oldu, ardından rektör oldu. Nasıl rektör nasıl olunur? Üç yıl profesör kalmanız lazım. Pat diye profesör, pat diye rektör oldu! Nasıl oldu biliyor musunuz? Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle. 48 saatliğine kararname yayınlandı, 48 saatliğine! 48 saatliğine kararname yazıldı, kararnamede 48 günlük profesör, rektör olarak atandı. O atandıktan sonra o kararname tekrar iptal edildi. Bunlar, ‘kararname çocukları.’ Bize hak-hukuk hatırlatıyorlar. Bunlar kararname çocukları. Bize hak-hukuku söylemeye çalışıyorlar. Utanın ya. Yani bari konuşurken utanın. Bir aynaya bakın, utanın. Utanma yok ki sizde. Çünkü her şeyi kolay elde etmişsiniz. Biz, tırnaklarımızla gece-gündüz çalışıyoruz bu millet için. Çalışmaya da devam edeceğiz. Onun için önce insan bir kendine bakacak. Yukarıdan aşağı bir kendini süzecek. Ben nasıl geldim buraya? 48 günde nasıl profesör oldum, sonra da rektör oldum! Böyle bir şey olmaz!
Çünkü bu kafayla düzelmez. Sayın Bakan, öyle çığırtkanlık yaparak –Milli Eğitim Bakanı‘na bu sefer söylüyorum- ‘Ben burada kamikazelik yapayım, beni atayan, 48 günde rektör yapana ya da bakan atayana şirin gözükeyim, biraz daha madalya takayım…’ Boş işler o işler. Boş işler. Boş işler. Pıt diye gidersin! Pıt diye gidersin! Onun için bu memlekette nizam, intizam, kurallar, kurumlar kutsaldır. Bunlar çok önemli. Herkese eşit uygulanacak. Allah, bu memleketteki her insanı adaletsizlikten korusun.”
Daha Fazla Haber Okumak İçin Tıklayın!