DOLAR

38,1008

EURO

43,4851

ALTIN

4.076,20

BIST

9.317,24

“Diriliş Senfonisi”: Ölü Besteci Sahnelere Geri Döndü!

“Diriliş Senfonisi”: Ölü Besteci Sahnelere Geri Döndü!

Ölen Müzisyenin Beyniyle Bestelenen Senfoni!

Avustralya’da sergilenen “Yeniden Canlandırma” enstalasyonu, ölen besteci Alvin Lucier’in DNA’sından üretilen mini beyinle canlı senfoni yaratıyor.

Lucier’in DNA’sından doğan müzik

Avustralya’nın Batı Sanat Galerisi, sanatseverleri bilim ve sanatın sınırlarını zorlayan bir enstalasyonla buluşturuyor.

“Yeniden Canlandırma” adlı bu çarpıcı eser, 2021 yılında hayatını kaybeden besteci Alvin Lucier’in kanından elde edilen kök hücrelerle oluşturulan bir “mini beyin” aracılığıyla müzik üretiyor.

Mini beyin tıpkı insan beyni gibi çalışıyor

Lucier’in DNA’sıyla geliştirilen bu nöral doku, elektrik sinyalleri üretip, çevresel seslere tepki veriyor.

Sanatçı Nathan Thompson, mini beynin tıpkı gerçek bir beyin gibi çalıştığını ve ziyaretçilerin seslerine tepki vererek benzersiz müzik kompozisyonları yarattığını belirtiyor.

Mekanik sistem beyin sinyallerine tepki veriyor

Enstalasyon, 20 büyük bakır plaka, onların arkasına yerleştirilen hoparlörler ve mekanik çekiçlerden oluşan özel bir sistemle çalışıyor. Mini beyinden gelen nöral sinyaller, bu sistem tarafından algılanıyor ve her bir plaka farklı bir ses çıkararak anlık bir senfoni oluşturuyor.

Her performans farklı, her tepki canlı

Eserin en dikkat çekici yanı, mini beynin sadece kendi dalgalarıyla değil, çevresel etkilere de tepki vermesiZiyaretçilerin sesleri, varlığı ve hareketleri, mini beynin sinyallerini değiştiriyor ve her performansı eşsiz hale getiriyor.

Ölüm sonrası yaratımın sanatsal boyutu

NTV’nin aktardığına göre, projeyi yürüten ekip, bu çalışmayı “bir kişinin varlığını ölümden sonra da sanatla sürdürme” çabası olarak tanımlıyor.

Lucier, bu projeye yaşarken bilinçli şekilde dahil oldu. Ölmeden önce kan örneğini bağışladı ve ölüm sonrası bu yaratım sürecinin bir parçası olmayı kabul etti.

Lucier’in mirası bilimle birleşti

Lucier, 1965 yılında EEG beyin dalgalarıyla müzik üretme denemesiyle biliniyordu. Bu alandaki öncülüğü, şimdi ölüm sonrası yaratım konseptiyle yeni bir boyuta taşındı. Bu projeyle birlikte, bir sanatçının bedensel varlığı olmasa da zihinsel izleriyle müzik yaratmaya devam etmesi, izleyicilerde derin duygular uyandırıyor.

Daha Fazla Haber Okumak İçin Tıklayın!

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ